Piknikte Kuzenim Beni Zorla Göle Götürüp Sikti
İçerik
Öncelikle herkese merhaba, Benim adım Pınar. Bir süredir bu sitede bazı seks hikayeleri okuyorum ve bunu yapmaktan da zevk alıyorum. Fakat şöyle bir sorun var; seks hikayelerini biraz fazla okumuş olduğunuz zaman hangisinin yalan, hangisinin gerçek olduğunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Doğal olarak gerçek olmayan seks hikayeleri insanın canını sıkabiliyor. İlk başlarda ben de kendi hikayemi anlatmak istemiştim ama buna karar vermek ve başlamak kolay olmadı. Çünkü benim seks hikayem sizinkiler gibi eğlenceli bir hikaye sayılmaz.
Öncelikle kendim hakkımda bilgi vereyim, ben şuan 22 yaşındayım ama anlatacağım şeyin üzerinden 4 sene geçti. O zamanlar lise son sınıfındaydım ve 18 yaşındaydım. Genel olarak sınıf ortalamasına göre uzun boylu bir kızdım. Fakat o zamanlar çok daha zayıftım. Şimdilerde spor falan yaptığım için biraz daha diri ve biçimli bir vücudum var. Ama o zamanlar hep bayağı zayıf, hem daha göğüsleri tam olarak çıkmamış, kazulet gibi bir kızdım. Ama kumral ve yeşil gözlü olmam yine de erkeklerin ilgisini çekerdi. Genelde de yaşı benden daha büyük erkeklerin ilgisini çekerdi.
Ben 18 yaşındayken oldukça saf ve bilgisiz bir kızdım. En azından böyle internetten seks hikayeleri okuyan, özellikle de tecavüz seks hikayeleri okuyacak biri değildim. Cinsellik konusundaki bilgim sadece olması gerektiği kadardı. Sadece bir erkek ve kadın arasında yapılan bir aktivite olduğunu biliyor, daha fazlası ile ilgili hiçbir düşüncem yoktu. Ne yalan söyleyeyim öğrenmek için herhangi bir hevesim ya da isteğim de yoktu. Sanırım o zamanlar libidosu düşük bir kızdım.
Neyse uzun bir giriş olduğunun farkındayım. Artık hikayeye başlayayım. Ben 18 yaşındayken, benden 7 yaş büyük, yani 25 yaşında bir kuzenim vardı. Ailenin hem en çok sevilen, hem de en serserisi olarak görülen bir çocuktu. Nedense serseriler büyükler tarafından daha fazla sevilirler. Ya da ailenin büyükleri tarafından en çok sevilenler serseri olurlar, hangisi neden hangisi sonuç bilmiyorum. Açıkçası bir önemi de yok. Bu bahsettiğim kuzenim; Cemil abi, ortalama boylarda, esmer, hep kirli sakallı, karizmatik, kaslı, hep şımarık tavırları olan bir adamdı. Açıkçası aramızda çok iyiydi. Ben onunla takılmayı severdim. O da benim kız arkadaşlarıma salça olurdu sürekli.
Güneşli bir bahar günü, kalabalık ve geniş aile olarak pikniğe gitmeye karar verdik. Bizim aile, diğer teyzemler, teyzelerimin eşleri ve tüm kuzenler, birlikte güzel vakit geçireceğimizi düşündüğümüz için sabahın erken saatlerinde kalkıp gittik. Önce kahvaltı yapmak, sonrasında çay ve kahve keyfi, öğleden sonra mangal ve alkol gibi bir programımız vardı. Biz gençler sürekli salıncak kurmak, top oynamak, hamakta uyumak gibi aktivitelerle meşguldük. Cemil abi yarı yetişkin yarı çocuk olduğu için bir yetişkinlerin yanında, bir bizim yanımızdaydı. Cemil abiyi saymazsak kuzenler arasında yaşı en büyük kişi bendim.
Kahvaltımızı yapıp ormana yayılmaya başladığımız zamanda ben küçük kuzenlerimle yakar top oynamaya çalışıyordum. Cemil abi arada gelip katılıp, çabuk sıkılıp geri gidiyordu. Arada topumuzu kaçırıp, herkesi peşinden koşturuyordu.
Her şey çok güzel giderken bütün günümü mahvedecek bir şey oldu. Annemle teyzemlerden biri arasında çok önceye dayanan bir gerginlik vardı ve doğal olarak bu annemin ruh haline de yansıyordu. Annem de kimseye bir şey diyemeyince sinirini benden çıkardı. Kocaman kız olduğumu, hiçbir işe yardım etmediğimi, çocuk gibi oyun oynadığımı söyleyip kızıp bağırdı. Annem bana normalde de kızardı ama bu sefer herkesin ortasında, rencide edici bir ses tonu ile bağırınca zoruma gitti. Cevap vermeye çalıştım ama o kadar zoruma gitti ki oturup ağlamaya başladım. Herkesin keyfi birden bire kaçmıştı. Annem tek başına herkesin huzurunu kaçırıp, ortamı gerim gerim germeyi başardı. Cemil abi de ortamı biraz yumuşatmak için gel dedi seninle biraz yürüyelim.
Ben gözümde yaşlarla beraber Cemil abinin yanında yürümeye başladım. Ne kadar yürüdük bilmiyorum ama epey uzaklaşmıştık. Piknik için kimsenin gelemeyeceği kadar uzağa gittik. Doğal olarak etrafta hiç kimse yoktu. Ben hala suratım 5 karış halinde olduğum için Cemil abi yüzümü güldürmek için bir şeyler söylüyor, beni itiyor, benimle dalga geçiyordu. Ne yalan söyleyeyim keyfimi yerine getirmeyi başarmıştı ama ben yine de suratımın asık olmasını sürdürmeye devam ettim. Çünkü böyle bir şeyi çok kolay bir şekilde sindirmiş olmak istemiyordum.
Cemil abi hiç pes etmedi. Yürüyerek göl gibi bir yerin kıyısına kadar geldik. Birdenbire Cemil abi dedi ki “gül yoksa seni göle atarım” ben hala tek mimik göstermeden yürüyordum. Cemil abi hiç zorlanmadan beni kucağına alıp, gölün kıyısına kadar götürdü. “Gül yoksa yemin ederim atarım” diyordu. Üzgün, korkmuş ve ağlayan bir kıza yapılacak en kötü şeydi bu. Ben “bırak beni abi, gülmeyeceğim bırak” diye bağırırken “sen bilirsin” dedi ve birden göle bıraktı. Su o kadar soğuktu ki birden nefesim kesildi. İnanın bağırdım mı, sessiz mi bekledim hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece deli gibi çırpındığımı hatırlıyorum. Cemil abi de deli gibi gülüyordu. Ne beni kurtarmak gibi bir çabası, ne de beni sakinleştirmek gibi bir gayreti vardı. Sonra çırpınmayı bırakınca fark ettim ki su sadece çeneme kadar geliyordu.
Ben kıyıya yürüyünce Cemil abi elini uzatıp beni oradan çekti. Ben hem ağlıyor, hem de ona vuruyordum. O ise hala gülüyordu. Ne ağlamama aldırıyordu, ne de vurmalarıma tepki veriyordu. Hasta olacaksın dedi, çıkar üstündekini. Bunları söylerken çoktan çıkarmıştı bile. Tişörtümü de tutup bir anda çıkardı. Elini pantolonuma atınca tuttum. O hala “hasta olacaksın sizinkilerle uğraşamam” diyordu. Tutmama rağmen pantolonumu indirdi bile. O an Cemil abinin karşısında külot ve sutyenle, ıslak bir şekilde kaldığımı fark ettim. Bir yandan da titriyordum, çenemi sabit tutmakta zorlanıyordum. Kendi hırkasını çıkarıp, beni hırkaya sarıp, ısıtmak için sarıldı. Bir süre öyle kaldık ve ne yalan söyleyeyim bu beni gerçekten de ısıttı. Fakat o an bacaklarımın arasında bir el olduğunu fark ettim. Cemil abinin eli tam kadınlığımın üzerindeydi ve çok hafif hafif okşamaya çalışıyordu. “Gitmek istiyorum” dememe rağmen sarılmaya devam etti. Ben kurtulmaya çalışında daha sıkı sarılıp yere yatırdı.
Cemil abi, üstümde bir iki basit hamleyle bacaklarımın arasına girdi. Ellerimi başımın üstünde birleştirdi ve tek eliyle iki bileğimden birden tuttu. Diğer eli ile de kendi pantolonunu açıp sikini dışarı çıkardı. İşte o an bağırdım. Ağzımı kendi ağzıyla kapatıp öyle bir bastırdı ki kafamı bile oynatamaz hale geldim. Bu işte o kadar profesyoneldi ki, karşı koyabileceğim tüm yolları kapatmıştı. Çok geçmeden de sikini içime soktu. Sanki içimden bir şeyler kopmuş gibi hissettim birden. Çok geçmeden de titreyerek içime boşaldı. Beni serbest bıraktığında artık her şey bitmişti.
Ağlayarak hızlı bir şekilde ıslak kıyafetlerimi giyerek geldiğimiz yere doğru koşmaya başladım. Ne kadar koştuğumu ve ne kadar ağladığımı hatırlamıyorum. Babamı görünce kendimi onun önüne bırakıp daha çok ağlamaya başladım. Sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda babam “bir şey yok kızım göle düştün ve çok korktun o yüzden bayıldın” dedi. Ben de hiç kimseye bir şey anlatmadım. Benim başımdan geçen tek gerçek tecavüz hikayesi bu. Daha sonra başka birileri ile de birlikte oldum ama seks hikayesi olarak anlatacak kadar ilginç değillerdi. Size iyi günler tecavüz seks hikayeleri severler. Yazdıklarınızı ilgiyle okuyorum.